Dünyada her yıl yaklaşık 59 bin kişinin ölümüne neden olan ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır kuduz. Yılda 200-250 bin arasında kuduz aşısı uygulanmasına rağmen hala ciddi bir halk sağlığı sorunudur diyebiliyoruz.
Kuduz hastalığının; hayvanlardan insanlara geçen ve aşı sayesinde önlenebilen bir hastalık olduğunu bilmeyenimiz yoktur.
Örneğin, veteriner hekimlerde de riskli temas sonrası aşılama yoluyla hastalık önlenebiliyor. Ancak, aşılanmamış hayvan ve insanlarda hastalığın tedavisi yok.
Hastalığı taşıyan bir hayvan tarafından ısırıldıktan sonra kuduz aşısının acilen yapılması ve belli aralıklarla tekrarlanması gerekiyor. Ancak bu şekilde aşı etkili olarak tam koruma sağlayabiliyor.
Aksi takdirde gelişebilecek beyin iltihabının önüne geçilemeyebiliyor.
Bu nedenle hem hayvanlar için hem insanlar için kuduz aşısı mutlaka ulaşılabilir olmak zorunda.
***
Aşı dışında tedavisi mümkün olmayan bu hastalıkta, durumun ciddiyetinin farkında olmamız gereken eşiği çoktan geçtik diye düşünüyorum.
Çünkü…
Günümüzde çocuk şurupları, kanser ilaçları, tansiyon ilaçları ve daha birçok grupta ilaç yokluğu sıkıntısı sürerken, kuduz aşısı da bu listeye eklendi. Ülke genelinde bir süredir kuduz aşısı bulunamıyor.
Aşının bulunamaması da durumun ne denli vahim olduğunu gözler önüne seriyor.
Temas sonrasında uygulanacak tedavilerle yüzde 100’e yakın önlenebilecek bir hastalıkken; önlemlerin alınmaması halinde direkt ölüme neden olan bir hastalık.
Tek doz aşının kişiyi korumadığı ve ilk 10 gün içinde mutlaka 3 doz kuduz aşısı yapılması gerekliliği söz konusu. Özellikle baş ve boyun bölgesinde kuluçka süresinin daha kısa olabileceği ve büyük yaralanmalarda da antikor takviyesi yapılması gerektiği söyleniyor. Ancak son zamanlarda takviye edilecek ilaç da bulunamıyor.
Yani, enfekte bir hayvan tarafından ısırıldığınızda ve hastaneye gittiğinizde, “ne yazık ki elimizde aşı yok” sözleriyle karşılaşabilirsiniz.
Peki, aşı olması gereken kişiler bu durumda ne yapacak? Göz göre göre kaderine mi terk edilecek?
***
Bursa Tabip Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Eczacı Odası ve Bursa Diş Hekimleri Odası’nın oluşturduğu TEK Sağlık Platformu, hastanelerde kuduz aşısının bulunamamasıyla alakalı basın açıklaması yaparak sesini duyurmaya çalıştı.
Sorun biraz da son günlerde bir kedi tarafından ısırılan veteriner hekimin aşılanamaması yüzünden iyice görünür hale geldi. Bunun üzerine bir bilgilendirme ihtiyacı duyuldu.
Aşı konusunda Sağlık Müdürlüğü tarafından net bilgi verilmediği söyleniyor. Aslında buradaki temel eksikliğin, ülkemizde birçok alan ve konuda geçerli olan “krizi yönetememe” durumu olduğunu söylüyor Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin.
Ne yazık ki sağlıkta her şey geri dönüşümlü değil. Tecrübeyle sabit. İnsan hayatı söz konusu. Geri dönüşü olmayan bir alanda önlemler, mutlak suretle önceden alınmalıdır.
Normalde sağlıkta ilerleme olağanken, aşı konusunda geriye gitmek gerekebilir diyor Şahin. Çünkü eskiden ülkemizde üretilen aşıyı şimdi üretemez haldeyiz.
***
Geçmişe dönüp baktığımızda…
Dünyada ilk kez kuduz aşısı 1885’te bulunmuş. 1887’de Osmanlı`ya getirilmiş ve ilk kuduz aşısı burada da üretilmiştir. 1930’lu yıllardan itibaren aşı üretme konusunda çok başarılı çalışmalar yapılmış ve dışarıya bağlı kalmadan aşı ihtiyacı sağlanmış.
Ancak, Sağlıkta Dönüşüm Projesiyle, 2011 yılında Hıfzısıhha Enstitüsünün ortadan kaldırılmasından sonra aşı üretimimiz büyük ölçüde ortadan kalktı ve tamamen dışa bağımlı hale geldik.
Peki neden dışa bağımlıyız, neden geçmişte olduğu gibi şimdi de aşımızı kendimiz üretemiyoruz soruma karşılık Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin şu cevabı veriyor;
“Aşı üretimi çok karlı bir alan değil. Özellikle kuduz gibi tetanos gibi devletin tamamen kendi inisiyatifine aldığı aşılarda ciddi bir fiyat kırma politikası var. Bu sebeple ilaç firmalarının çoğu bu alana çok fazla girmek istemiyor. Bunun doğru kısmı, devletin bu inisiyatifi alması. Devletin kendisinin yönetmesi. Çünkü siz bir firmanın inisiyatifine bıraktığınız zaman, ekonomik koşullar sebep gösterilerek bu aşıların üretimi durduruluyor veya yurt dışında getiriliyorsa artık getirilmemeye başlanabiliyor. Burada 85 milyonun hayatı söz konusu. Devletin burada birebir daha öncesinde olduğu gibi kendisinin üretici olmasının, yine devlet kanalıyla bu aşıların yapılmasının doğru olduğunu düşünüyoruz. Şunu da eklemek gerekiyor. Tek Sağlık Platformu olarak hep şunu savunuyoruz. Tedavi edici bir sağlık sistemindense koruyucu bir sağlık sisteminin her zaman daha doğru olduğunu savunuyoruz. Bu noktada da en kritik noktalardan biri aşılar.”
Kritik eşiği çoktan geçmiş durumdayız. Böyle bir tehlikeyle karşılaşacak olsak çözümü elimizde yok.
Bu çağrı ilgili mercilere ulaşır mı bilemem ama mevcut durumun herkes farkındadır diye düşünüyorum.
Karar almak ve yasa koymak konusunda maşallahımız var; uygulama ve planlama konusunda yine yeniden sınıfta kaldık